Belirli Gün ve Haftalar: Nevruz Dökümanları
Belirli gün ve haftalar dahilinde kutlanan Nevruz (Yeni Gün) ile ilgili açıklamalar, şiirler ve özlü sözlerin yer aldığı dökümanlar.
NEVRUZ (Yeni Gün) ( 21 Mart )
(Avrasya’nın Ortak Bayramı )
Nevruz, gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi takvime göre 21 Mart gününe rastlayan gündür. Orta Asya’da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlılar tarafından yılbaşı olarak kabul edilir. Farsça Nev (yeni), Ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden oluşan Nevruz, yeni gün anlamına gelir. Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır. Nevruz İranlılara mal edilmekte ise de, ” On iki Hayvanlı Türk Takvimi” incelendiğinde, Türklerin de çok eskiden beri bu günü bildiği ve törenlerle kutladığı görülmektedir.
Türklerde Nevruz’la ilgili başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon’dan çıkıştır. İşte bu nedenle Türklerde Nevruz, yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarla kutlanmıştır. Orta Asya’daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türklerine Ruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır. Osmanlı Padişahlarınca da Nevruz’a özel önem verildiğini görüyoruz..
Padişahlara Nevruz günlerinde “Nevruziye” adı verilen telhisler yazılarak, padişah kutlanırdı. Nevruz günlerinde müneccimbaşı, yeni takvi padişahlara sunar, o anda aldığı bahşişe de “Nevruziye Bahşişi”adı verilirdi. Saray hekim başları tarafından hazırlanan ve Nevruziye denen çeşitli baharatlardan yapılmış macunlar, padişah ailelerine ve büyüklere sunulurdu. O gün için yapılmış olan macunlar, porselen kapaklı kösele içinde takdim edilir ve müneccimbaşılar tarafından Nevruz günün ha gi saatinde yenmesi gerektiğini yazan bir kağıt, bu kaselere iliştirilirdi. 1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri’nde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Ru Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon Nevruz Bayramı’nı “Milli Bayram” olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye’de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana” olarak vasıflandıran Türk’ün düşünce sisteminde “baharın gelişi” önemli bir yere sahiptir. Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dini ve milli bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayında doğduğuna inanılır.
Genellikle Nevruz, yani Farsça “Yeni Gün” adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir.
İLKBAHAR GELDİ
Ilık hava, bol güneş
“Müjdeler olsun” diyor.
İlkbaharda doğamız
Yeniden canlanıyor.
Yerlerde yeşil çimen,
Sularda tatlı akış,
Biz bahara kavuştuk,
Güle güle gitsin kış.
İşte, nergis, menekşe,
Leylak, sümbül de açtı,
Sonbaharda göç eden
Kuşlar yurda ulaştı.
Ağaçlar renk renk bahar,
Her dalda tomurcuklar,
Bahar gelince doğa,
Güzellik, neşe dolar.
BAHAR ŞARKISI
Bahar geldi, bahar geldi,
Gök gürledi sevincinden.
Mor bulutlar inci saçtı,
Türlü türlü çiçek açtı.
Ak papatya, al gelincik,
Bir mavilik bir güzellik.
Bahar geldi, bahar geldi,
Kanat kanat, ışık ışık.
Bahçelerde, yamaçlarda
Çatılarda, ağaçlarda
Gugguk gugguk, cikcik cikcik,
Bir aydınlık, bir güzellik.
Hasan Latif SARIYÜCE
İLKBAHAR
Güneş doğar ve parlar.
Erir dağdaki karlar.
Doğada çiçekler açar.
Ne güzeldir ilkbahar.
Çiçekler koku saçar.
Arılar bal toplar.
Sincaplar daldan dala hoplar.
Ne güzeldir ilkbahar.
Bahçede oyun oynanır.
Dağlarda çiğdem toplanır.
Ağaçlar yapraklarla süslenir.
Ne güzeldir ilkbahar.
Rüstempaşa i.Ö.O.
2 – A Sınıfı Öğrencileri
İLKBAHAR
Kelebekler uçuyor,
Menekşeler açıyor;
Yeni doğmuş kuzular,
Sağa sola kaçıyor..
Dereler şırıl şırıl,
Gökyüzü pırıl pırıl,
Pamuk kedim çayırda,
Uyuyor mırıl mırıl..
Çiçekler sarmaş dolaş,
Açıyor yavaş yavaş;
Pembe renkli uçurtmam,
Bulutlarla arkadaş..
Halil GÜLŞEN
İLKBAHAR
Yağmur geçti kar geçti
Soğuk rüzgarlar geçti
Güneşli bahçelerden
Senin inci çiçeklerin varsa bahar,
Benim de inci dişlerim var
Senin mavi bulutların varsa,
Benim de mavi gözlerim var
Senin pembe ufukların varsa,
Benim de yanaklarım var
Senin yağmurların, çiğlerin,
Şebnemlerin varsa,
Benim de göz yaşlarım var
Senin denizlerin varsa,
Benim de yelkenli gemilerim var
Senin kuşların varsa,
Benim de uçaklarım var
Senin rüzgarın varsa,
Benim de uçurtmam var
Senin ayın, yıldızların varsa,
Benim de bayrağım var
Bayrağım gibi geldin yurduma
Bahar (Aka GÜNDÜZ)
BAHAR
Gök masmavi, yer yemyeşil
Sular berrak ışıl ışıl
Kuşlar şakrak cıvıl cıvıl
Geldi bahar, şirin bahar.
Baharın havası temiz
Semada çınlasın sesimiz
Haydi hep beraber söyleyiniz
Geldi bahar, şirin bahar.
Mustafa Uzelli
İLKBAHAR
İlkbahar gelince çiçekler, menekşeler
Hemen oradan açar güller, karanfiller
Horozların ötmesiyle yeni aya merhaba deriz
Anneler babalar kalktığında yeni mevsime oh diye başlar
Kuşların ötmesiyle çocuklar birden dışarı çıkar
Sokağa çıkamayan çocuk varsa kim bilir ne kadar üzülür
Üzüntüsünden odasına kapanır gözyaşları pınar olur akar
Baharın sevincini yürüyebilsem de bende yaşayabilsem der
İlkbahar sesini kuşların cıvıltısıyla duyurunca
Mutluluk, neşe saçarlar tüm insanlara
Tabiat gülümser yemyeşil yüzüyle
Sevinçlerimiz artar baharın gelmesiyle
M.Melih USLU
BAHAR GELMİŞ
Bahar gelmiş yüreğime, bahar gelmiş toprağıma
Ağacıma, yaprağıma bahar gelmiş tüm doğama
Çiçeğime, böceğime bahar gelmiş otağıma
Gönüllerde güller açmış bahar gelmiş ocağıma
Kalkın halaylar çekelim, bahar gelmiş oymağıma
Kuşlar cıvıldaşır uçar, bahar gelmiş o bağıma
Ne güzeldir suyun sesi, bahar gelmiş ırmağıma
Dağlarına ovasına, bahar gelmiş koyağıma
Koyunlara kuzulara, bahar gelmiş oğlağıma
Gülsün yüzler ağlamasın gelsin. canlar konağıma
Yağar yağmur kokar toprak, bahar gelmiş sağnağıma.
Güzel yurdum vatanıma, bahar gelmiş bey dağıma
Her yer yeşile büründü, Bahar gelmiş kırlarıma
KARDELEN
Erken doğum yaptı bahar
Karçiçeği doğdu
Karların altından
Artık bahar yakın derken
Erken doğum yaptı bahar
Kış bahara gebe
Bahar çiçeklere
Oysa kış bahardan önce
Kardeleni doğurdu
Hikmet Elp
GÜZEL ÇOCUKLAR GEÇTİ
Meliyor kuzucuklar
Seviniyor çocuklar
Ağaçlar dallar taktı
Bin bir renkli boncuklar
Taze hayattır bahar
Ne çok ışık renk saçar
Gezdirin eğlendirin
Gürbüz olsun yavrular
Rüzgarlar ese ese
Hayat verir herkese
Civciv bile kapanmaz
İlkbaharda kümese
AKA GÜNDÜZ
HOŞ GELDİN BAHAR
Devamlı yağmur yağar
Hoş geldin bahar
Ağaçlar çiçek açar
Hoş geldin bahar
Kuşlar uçuşurlar
Tavşanlar kaçışırlar
Yılanlar kaynaşırlar
Hoş geldin bahar
Koyunlar yavru kuzular
Artık erir buzlar
Koşar genç kızlar
Hoş geldin bahar
Çoban kavalını çalar
Sular durmaz çağlar
Güzeller yazma bağlar
Hoş geldin bahar
Meyveler tek tek çıktı
Güneş dört yanı yaktı
Arkasından şimşek çaktı
Hoş geldin bahar
Serdar Sayıl
BİR SENEDE DÖRT MEVSİM VAR
Birbirini kovalar
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
Çiçekli, karlı bir akış
İlkbaharda canlanır yer
Kırlar hep yeşiller giyer
Döner geline her ağaç
Süslü bir etektir yamaç
Dere akar çağıl çağıl
Kuzularla dolar ağıl
Şimdi bakarsın gök nurlu
Şimdi bakarsın yağmurlu
Güneş bir doğar bir kaçar
Hava bir kapar bir açar
YUSUF ZİYA ORTAÇ
SEN VE İLKBAHAR
İlkbahar kokuları doldu odama
Seninle birlikte
Üşümüyorum artık kışlarda
Kalmadı ihtiyacım gereksiz giysilere
İlkbahar kokuları doldu odama
Seninle birlikte
Bir an olsun kapatsam gözlerimi
O an içime acı bir burukluk saplanır
Kaybettiklerim ve kazandıklarım
Birbirini götürür
Tek sen kalırsın geriye
Bir de ilkbahar kokuları
Kağan Sarıkaya
İLKBAHAR
Ötelerde çağlıyor şelaleler.
Gözlerimde uçuşur kelebekler.
Damla damla inci saçıyor gökler.
İlkbaharda insanlar yeniden doğar
Sevdiklerim bir bir aklımdan geçer.
İnceden inceye bir meltem eser.
Dağlar buram buram çiçek kokar.
İlkbaharda insanlar yeniden doğar.
Tabiatta müthiş bir canlılık var.
İnsanlarda ümit. Herkes bahtiyar.
Baharda şen olur hep genç ihtiyar.
İlkbaharda insanlar yeniden doğar.
Bizim canlar, birbirini muştular.
Ey yar gel. Şimdi dünyada şenlik var.
Unutulsun acılar sıkıntılar.
İlkbaharda insanlar yeniden doğar
Ataman Ertuğrul
İlkbahar
Mevsim ilkbahar olunca,
Çiçekler açar gonca gonca,
Doyum olmuyor bakınca,
Bir ömürsün ilkbahar.
Her ağaç yemyeşil olur,
Çağlar coşar sular,
Aşılmaz dağlar aşar,
Gelince güzel ilkbahar.
Rengarenk güller çiçekler gibi,
Aşık olupta sevilmek gibi,
Koklamaya doyulmaz çiçek gibi,
Gelince yine güzelim ilk bahar.
Bahara aşık isen,
Açılan bir gül isen,
Öten bülbül isen,
Güzeldir gelince ilk bahar.
Bahar gelince açar güller,
Gül açınca öter bülbüller,
Sami hep seni bekler,
Mevsimler içinde ilk bahar.
Sami Gökay
İLK BAHARIM BENİM
Bir senede dört mevsim var,
Birbirini kovalar.
İlkbahar,yaz,sonbahar,kış
Çiçekli karlı bir akış.
İlkbaharda canlanır yer,
Kırlar hep yeşiller giyer.
Döner geline her ağaç,
Süslü bir elektir yamaç.
Dere akar çağıl çağıl,
Kuzularla dolar ağıl.
Şimdi bakarsın gök nurlu,
Şimdi bakarsın yağmuru.
Güneş bir doğar bir kaçar,
Hava bir kapar bir açar.
Albeni var albeni,
Çiğdemlerde albeni.
Evlere haber salar,
Gel kırlarda bul beni.
Ağaçlar gelin oldu,
Bülbüller dala kondu.
Tabiat canlanıyor,
İnsanlar neşe doldu.
Çimenler yeşeriyor,
Kuzular meleşiyor.
Dağda karlar erirken,
Dereler gürleşiyor.
Her yerde renk cümbüşü,
Mevsimlerde yok eşi.
Tükenir karamsarlık,
Bahtiyar olur kişi.
İlkbahar diriliştir,
Umuda yürüyüştür.
Bir kış boyu özlenip,
Gerçekleşen bir düştür.
Hak söyler ilkbaharda,
Çiçekler dört bir yanda.
Herkes iyi bilmeli,
Devalar çoktur onda.
Bekir Sami Ünsal
BAHAR ŞİİRİ
Gök masmavi, yer yemyeşil
Sular berrak ışıl ışıl
Kuşlar şakrak cıvıl cıvıl
Geldi bahar, şirin bahar.
Baharın havası temiz
Semada çınlasın sesimiz
Haydi, hep beraber söyleyiniz
Geldi bahar, şirin bahar.
Mustafa Uzelli
İLKBAHAR ŞİİRİ
Bu sabah mutluluğa aç pencereni
Bir güzel arın dünkü kederinden
Bahar geldi bahar geldi güneşin doğduğu yerden
Çocuğum uzat ellerini
Şu güzelim bulut gözlü buzağıyı
Duy böyle koşturan sevinci
Dinle nasıl telaş telaş çarpıyor
Toprak ananın kalbi
Şöyle yanı başıma çimenlere uzan
Kulak ver gümbürtüsüne dünyanın
Baharın gençliğin ve aşkın
Türküsünü söyleyelim bir ağızdan
ATAOL BEHRAMOĞLU
GELDİ İLKBAHAR
Çiçekler açmış kırlarda,
Arılar dolaşır çiçeklerde,
Minik kuzular yaylada,
Bak geldi ilkbahar
Kuşlar öter dallarda,
Kelebekler uçuşur ortalıkta,
Taylar koşuşturur çayırlıkta,
Neşeyle geldi ilkbahar
Bebeler oynaşır çayır, çimende,
Kurbağalar vaklar göl ve derelerde,
Filizler yeşil gözlü tomurcuklandı,
Çok hızlı geldi ilkbahar
Çocuklar kurdu salıncağı,
içimi ısıttı sanki yaz sıcağı,
Bitti artık kışın sert ayazları,
Gözün aydın çocuklar geldi ilkbahar
Gelişine sevincim tam,
Ayrılışın endişe gam,
Vedana üzülür katlanamam,
Çarçabuk geldi ilkbahar
İbrahim Özdemir
YEŞİLLENİP DE GELİNCE İLKBAHAR
Canlanır topraklar çayır çimen
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Börtü böcek hareketlenir hemen
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Açar mis kokulu güzel çiçekler
Rengarenk menekşeler gelincikler
Pır pır uçuşur minik kelebekler
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Kırları süsler sarı papatyalar
Güzelim kardelenlerle nevruzlar
Vızıldayarak gezinir arılar
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Karıncalar sıra sıra dizilir
Uzaklardan leylekler de gelir
Ağaç dikilir, bağ bahçe gezilir
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Çağıldayarak akınca dereler
Yatağına sığmaz coşar nehirler
Yeniden şenlenir dağlar tepeler
Yeşillenip de gelince ilkbahar
Koyunlar kuzular meleşir gezer
İnsan aşık olur türküler dizer
İsmail ilkbaharı da çok sever
Yeşillenip de gelince ilkbahar
İsmail Aydoğmuş
İLKBAHAR
Ağaçlar çiçek doldu,
Yine geldi ilkbahar.
Kuşlar yiyecek buldu,
Yine geldi ilkbahar.
Bitkiler çiçek açtı.
Etrafa neşe saçtı.
Kuşlar sevinçle uçtu,
Yine geldi ilkbahar.
Tarlalar uyandı motorlarla,
Ovalar doldu koyunlarla.
Böyle güzel havalarla,
Yine geldi ilkbahar.
Sebat Mercek
Güzel ülkeme gelmiş İlkbahar
Açmış elmalar, armutlar çiçek,
Ötüyor dallarında her türlü böcek,
Dallarında meyveler olacak yere değecek,
Güzel ülkeme gelmiş İlkbahar
Coşmuş dereler, sular çağlıyor,
Kuşlar ağaçlarda derelere eşlik ediyor,
Kır çiçekleri etrafa koku saçıyor,
Güzel ülkeme gelmiş İlkbahar
Bak güller orada tomurcuklaşmış,
Şuralarda bak erikler çiçek açmış,
Leylaklarda ne güzel etrafa koku saçmış,
Güzel ülkeme gelmiş İlkbahar
Kardan sonra çıkmış kar çiçekleri,
Bitmiş pembe, mavi, mor, menekşeler,
Kalplerde bitsin sevgi çiçekleri,
Güzel ülkeme gelmiş İlkbahar
Halil Çolak
İlkbahar Hikayesi
Bir İlkbahar Hikayesi
Günün birinde yemyeşil dut yapraklarının arasında, bir kelebek ailesi gelmiş dünyaya. Hepsinin amacı, kısa ömürlerinin tadını doya doya çıkarmak için bir an önce harekete geçmekmiş. Hemen bir araya gelip konuşmaya başlamışlar. Bugün neler yapsak diye düşünmeye dalmışlar.
Anne kelebek :” Vakit kaybetmek gibi bir lüksümüz yok.” demiş.Bir taraftan kahvaltı yaparken diğer taraftan, söylenecek bütün güzel sözleri söylemeye, yapılacak bütün güzel davranışları yapmaya çalışmışlar. Bu kadar kısa bir ömürde bundan daha farklı davranmak da olamazmış.
Gezmiş, eğlenmiş,birbirlerine zaman ayırmış ve günün tadını çıkarmaya çalışmışlar. Bütün olumsuzlukları gözardı etmişler. Çünkü olumsuzluklara ayıracak kadar zaman yokmuş ellerinde. Baba kelebeğin aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Ailece doğum günü partisi yapalım, demiş. Bugün geldik dünyaya ve bugün bir daha yaşanmayacak, diyerek de tamamlamış sözlerini. İlk ve son kez kutlamışlar doğum günlerini dut yapraklarının yeşil yaprakları arasında.
Rengarenk bedenleri ile, geldikleri dünyanın rengini değiştirip yeryüzünü bir renk cümbüşüne boğmuşlar. Hareket eklemişler kainata, küçücük bedenleri ile.
İlk ve son kez yatmışlar akşam olunca. Mutlu bir şekilde kapatmışlar gözlerini sonsuza dek. Çünkü kısa ömürlerinin tadını doya doya çıkarmışlar…
İlkbahar Öyküsü
Ayı kardeş kış uykusundan uyandı. Gerindi ve inin kapısına koştu.
– Oooo!dedi, bahar gelmiş.
Gerçekten de bahar gelmişti. Hava ılıktı. Güneş çok olmasa da ısıtıyordu. Ayı kardeş güneşte ısındı. Çiçeklenmiş kırları, ağaçları seyretti. Kuşların cıvıltılarını dinledi, bu sırada gurul gurul sesler duydu.
– Hmmm, acıkmışım dedi.
Hemen armut ağacına koştu. Armut ağacı ona :
– “ Daha yeni çiçek açtım. Yaz mevsimini beklemelisin. “ dedi.
Ne yapsın? Bu kez de büyük bir ağaca gitti. Arılar bu ağacın gövdesindeki çatlağa bal yaparlardı. Şimdi de balları olabilirdi diye düşündü. Her taraf çiçeklerle doluydu çünkü. Ayıcık arılarda biraz bal istedi.
– “Olmaz dedi arılar. “Bal yapmaya daha yeni başladık. Hele bir yaz mevsimi geçsin sonbaharda gel”. Ayıcık biraz çiçek, biraz yaprak yedi, ama doymadı. Leyleklerden yardım istedi. Leylekler :
– “ Biz buraya yeni geldik. Nerde yiyecek bulabilirsin, bilmiyoruz” dediler.
Ayıcık açlıktan kıvrana kıvrana dere kıyısına indi. Taşların üzerinde gezerken birden başı döndü ve dereye düşüverdi. Su çok soğuktu, hemen dışarı fırladı. Ama gömleğinin içine bir şey girmişti. Baktı : Kocaman bir balık……
– “ Yaşasın”! diye bağırdı.
Ayıcığın karnı doyunca, taşların üzerine yattı. Güneşte kurundu.
– “ Baharı şimdi daha çok seviyorum” dedi ve bildiği bir ilkbahar şarkısını mırıldanmaya başladı.
Kuş sesleri , ovalara yayılır
İnsan buna hayran olur bayılır
Bal yapanlar çiçeklere konarlar
Kuzucuklar taze çimen ararlar
Yeşillenmiş ağaçlarda yapraklar
Amber gibi mis kokuyor topraklar.
Mevsimlerin Masalı
Çok eski zamanlarda, dünyada henüz hiç kimse yokken tıpkı bugün olduğu gibi dört mevsim varmış… İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış… Bu dört kardeş her gün güle oynaya vakit geçirirmiş. Bir gün hep beraber saklambaç, bir gün evcilik, bir gün top oynarlarmış. Bazen parka bazen bahçeye bazen pikniğe giderlermiş.
Günlerden bir gün bu dört kardeş yine bir araya gelmiş. Sonbahar o gün sapsarı bir elbise giymiş. Saçına sarı sarı yapraklar takmış. Kış ise bembeyaz bir elbise giymiş. Onu uzaktan görenler bir geline benzetirlermiş. Kış boynuna da kar tanesi gibi beyaz, parlak bir inci kolye takmış. İlkbahar ise tepeden tırnağa yeşile bürünmüş. Üzerindeki yeşil elbise ile çok güzel duruyormuş. İlkbahar da saçına zümrüt yeşili bir kurdele takmış. Yaz mevsimi ise üzerinde farklı renklerin olduğu gökkuşağına benzeyen bir elbise giymiş. Onu gören herkes renklerinin güzelliğine hayran kalırmış…
İlkbahar bu güzel günde boş durmaktan çok sıkılmış. Diğer üç kardeşine dönerek:
— Haydi, demiş. Hep beraber pikniğe gidelim.
Kış itiraz etmiş:
— Ama ben çok üşüyorum. Evimizde sıcacık sobamızın yanında otursak olmaz mı?
Yaz, hemen söze atılmış:
— Aman sen de Kış… Ne kadar tembelsin. Bak hava ne güzel. Bence de pikniğe gidelim.
Sonbahar da Kış’ın aklına uyup evde kalmak istese de İlkbahar ve Yaz bu tartışmanın galibi olmuş. Dört kardeş hep
beraber ormanın derinliklerinde yürümeye başlamışlar. Yemyeşil ağaçların, rengârenk çiçeklerin arasından geçmişler. Sonunda bir ağaç bulup gölgesine oturmuşlar.
İlkbahar piknik için getirdiği yiyecekleri bohçasından çıkarmış:
— Bakın… Size çilek, yeşil erik, çağla, böğürtlen getirdim.
Yaz da getirdiklerini saymış:
— Ben de kayısı, kiraz, şeftali, karpuz getirdim.
Sonbahar durur mu hiç? O da açmış bohçasını…
— Ben de ayva, üzüm, incir getirdim.
Kış da getirdiği yiyecekleri çıkarmış:
— Bakın benim meyvelerim de pek tatlı… Nar, elma, portakal, mandalina, greyfut…Daha neler neler getirdim.
Dört kardeş de kendi meyvelerini çıkarıp ortaya koymuş. Yemişlerin hepsi de baldan tatlıymış. Bu dört kardeş güzel güzel yiyeceklerini yerken İlkbahar’ın aklına bir fikir gelmiş:
— Haydi, oyun oynayalım.
— Aaa bence de, demiş Yaz.
Zaten hep böyle olurmuş. İlkbahar ne dese Yaz da onu onaylarmış.. Ya da Kış ne derse Sonbahar onun fikirlerine katılırmış. Kardeşler arasında en çok İlkbahar’la Yaz, Sonbahar’la da Kış çok iyi geçinirlermiş.
Bu oyun fikrine Sonbahar sıcak bakmış. Fakat hep aynı oyunları oynamaktansa farklı şeyler yapmayı düşünmüş.
— Güzel kardeşlerim. Bugün farklı bir oyun oynayalım.
— Ne gibi mesela, demiş Kış.
— Yarışma yapalım, demiş İlkbahar.
— Aaa çok güzel fikir, demiş Sonbahar.
— İçimizde en güzel mevsim hangisi? İşte bunun yarışmasını yapalım, demiş Yaz.
— Tamam o zaman demiş, İlkbahar. Herkes kendi özelliklerini saysın. İnsanların neden en çok kendini sevdiğini anlatsın.
— Kimin güzellikleri daha fazla çıkarsa o mevsim yarışmanın birincisi olsun, demiş Yaz.
Bütün bu konuşmalardan sonra yarışmaya başlamışlar. Anlatmaya İlkbahar başlamış:
— Benim en güzel mevsim olduğumu zaten herkes biliyor. Her yıl ölen çiçekler ben gelince yeniden dirilir. Yapraklarını döken ağaçlar benimle birlikte yeniden yeşillenir. Havalar ısınmaya başlar, ırmaklar coşkuyla yeniden çağlar. Böcekler yuvalarından çıkar, kuşlar ötmeye başlar. Yeniden dirilişin en büyük müjdecisiyim ben.
Yaz hemen söze karışmış:
—Aaa İlkbahar… Kendini çok övdün; ama sıra bende artık… Asıl ben geldiğim zaman ortalık şenlik alanına döner. Beni görünce güneşin yüzü güler. En tatlı meyveler benim zamanımda yetişir. Hem ekilen başaklar da dolgun dolgun olur. Herkes güler oynar, piknik yapar, tatile gider.
Sonbahar durur mu? O da başlamış kendini övmeye:
—Siz kendinizi öve öve bitiremediniz. Oysa asıl güzellikler hep bende. Ben ne Kış gibi üşütürüm ne de Yaz gibi terletirim. En güzel mevsim benim. Ben gelince her yer altın gibi sapsarı olur. Serin serin rüzgarlar eser ben geldiğim zaman.
Sonbahar böyle heyecanlı heyecanlı konuşurken Kış onun sözünü kesivermiş:
—Aaa yeter ama… Bana hiç sıra gelmeyecek sandım. Ne bu böyle… Bana hiç fırsat bırakmadınız. Şimdi sıra bende. En güzel mevsimin Kış olduğunu herkes biliyor. Hem büyükler için hem de çocuklar için en eğlenceli şey bende: Kar tabi ki… Kardan adam da bende, kızak da bende, kayak da… Portakal, mandalina, nar, greyfurt, kestane hep bende… Ben gelince temizlenir her şey. Ben gelince bembeyaz olur her yer.
Mevsimler kendilerini yarışmaya öyle bir kaptırmışlar ki artık birbirlerine ne söylediklerini duymaz olmuşlar. İlkbahar Yaz’a bağırır olmuş, Sonbahar Kış’a… Kış İlkbahar’a, Yaz da Sonbahar’a… Mevsimlerin sesi yükselmiş. Tatlı bir heyecanla başlayan bu yarışma bencil bir kavgaya dönüşmüş.
İlkbahar bağırıyormuş:
— En güzel mevsim benim!
—Hayır hayır benim!
Yaz onun sesini bastırıyormuş:
Sonbahar daha çok bağırıyormuş:
—İkiniz de yalan söylüyorsunuz. Benim en güzel!
Kış herkesin sesini bastırır olmuş:
—Hayııır!.. En güzel mevsimim ben… Ben! Ben!
Mevsimlerin çığlıkları dünyayı rahatsız eder olmuş. Bu bencil, kibirli, sesleri duyan bir kişi daha varmış: Tabiat Ana… Evet; tüm mevsimlerin, ağaçların, çiçeklerin, böceklerin annesi Tabiat Ana bu kavgayı nasıl bitireceğini biliyormuş. Kardeşçe geçinemeyen, güzellik duygusuyla bencilleşen, birbirleriyle kavga eden mevsimlere iyi bir ders vermek istemiş. Sihirli asasını kaldıran Tabiat Ana, yaptığı ayrılık sihrini kavga eden mevsimlerin üzerine üflemiş.
O günden sonra dört kardeş birbirini hiç görmemiş. O günden sonra mevsimler hep birbirini aramış. Biri her zaman ötekini kovalamış. İlkbahar Yaz’ı, Yaz Sonbahar’ı, Sonbahar Kış’ı ve Kış İlkbahar’ı… Mevsimler hatalarını anlayana dek, belki dünya durana dek bu böyle sürüp gidecekmiş…
Senem Gezeroğlu
Dökümanı indirmek için tıklayınız.
Etiketler: belirli günler ve haftalar, döküman, Nevruz, şiir, yeni gün
Eklenme Tarihi: 1 Eylül 2013
Konu hakkında yorumunuzu yazın