Akademisyen Maaşının 12 Yıllık Seyri

yorumsuz
1.183 kez okundu

Emeğin ekonomiye olan katkısı hiç azalmazken, aldığı pay ise katkısı kadar değil. Bu fark git gide de büyüyor. İşte ekonomiden aldığı pay sürekli azalan kesimlerden birisi de akademisyenler. Yani profesör, doçent gibi ünvanlılar. Ülkenin bilimine yön verenler . Hani örseleyip durduğumuz üniversitelerde görev yapanlar. Belki de hormonlu sporculardan beklenen ümitleri bilim alanına yönlendirmek ve oraya yapılan yatırımların bilimden yana kullanılması belki de tüm insanlık için daha iyi olacaktır.

Konu ile ilgili olarak Üniversiteler Arası Kurulun Araştırmasına göre;

ÜAK, “Türkiye’de Akademisyenlerin Özlük Haklarının Mevcut Durumu ve İyileştirilmesi” raporu hazırladı. Kurul tarafından belirlenen grubun çalıştığı raporu, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı kaleme aldı. Raporda, üniversitelerin önemli problemlerinden birisinin nitelikli öğretim elemanı temini olduğu ve bu konunun irdelenmesi gerektiği belirtildi. Raporda, “Tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir” değerlendirmesi yapıldı.

Akademik personel ücretleri düşük

Üniversitelerden mezun olan başarılı öğrencilerin akademik kariyer yapmaktan kaçınmaları ya da akademik kariyerlerine devam etmemelerinin önemli sebeplerinden birinin farklı kurum  ve kuruluşlarda elde edecekleri gelirlerin, akademik personel olarak elde edecekleri gelirlerden çok daha yüksek olması gösterildi. Bu nedenle üniversitelerin nitelikli akademik personel temininde güçlük çektiğini ve var olan personellerini de   kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu dile getirildi. Çalışmada Bilim toplumu olmanın önemini kavramış bir ülkede öğretim elemanlarına ekonomik durumlarını düzeltmeleri için daha fazla derse girmenin, çözüm olarak  sunulmaması gerektiği belirtildi.

Öğretim elemanlarının maaşlarında meydana gelen artışların diğer memur maaş artışlarına göre daha az olduğunun ifade edildiği raporda, 2001-2013  dönemine yönelik kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar içerisinde en fazla maaş artışının, yüzde bin 100 oranıyla “memur” maaşlarında, en düşük maaş artışının ise yüzde 421 oranıyla “doçent” maaşlarında gerçekleştiği açıklandı.

Profesör maaşıyla 2001’de 17 cumhuriyet altını, 2013’te ise yaklaşık 6 cumhuriyet altını alınabildiği belirtilerek, 2001’e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında, profesörün 2013 yılı maaşının ise 11 bin TL civarında olması gerektiği dile getirildi. Maaşlardaki değişim

Raporda 2001-2013 dönemi akademisyen maaşlarındaki değişimlere yönelik sayısal bilgiler de yer aldı. Buna göre, artış oranları araştırma görevlisi için yüzde 633, yardımcı doçent için yüzde 524, doçent için yüzde 421 ve profesör için yüzde 509 olarak gerçekleşti.

Raporda belirtilen yıllar aralığında cumhuriyet altınındaki fiyat artışının yüzde bin 503 ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’daki (GSYİH) artışın ise yüzde 720 olduğu bilgisi verilerek, “Akademisyen maaşlarındaki değişim ile Cumhuriyet altını ve GSYİH değişimi karşılaştırıldığında arada büyük bir farkın olduğu açıktır” değerlendirmesi yapıldı.

2001- 2013 dönemi verilerine göre en düşük artış oranlarının doçent ve profesör maaşlarında gerçekleştiği belirtilerek, 2001’de doçent maaşıyla 14 cumhuriyet altını alınırken, 2013’te yaklaşık 4 cumhuriyet altını alınabildiği ifade edildi. 2001’e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında doçentlerin 2013 yılı maaşının  9 bin TL civarında olması gerektiği  açıklandı.

“Doçent maaşları düşüşte”

2001 ve 2013’te akademisyen maaşlarının profesör maaşı oranına da yer verilen raporda, şu bilgiler aktarıldı:

“2001’de doçentler, profesörlerin maaşlarının yüzde 81,54’ü kadar maaş alıyorken, bu oran 2013’te yüzde 69,74’e düşmüştür. Yardımcı doçentler 2001’de, profesör maaşının yüzde 64,70’i kadar maaş alıyorken, 2013’te yüzde 66,22’si kadar maaş almaktadırlar. Araştırma görevlileri ise 2001’de profesörlerin yüzde 47,86’sı kadar maaş alıyorken, 2013’de yüzde 57,61’e yükselmiştir.

Doçentlerin maaşının profesörlerin maaşlarına göre düştüğü anlaşılmaktadır. Akademisyen maaşlarında meydana gelen artışlar genel olarak incelendiğinde; tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir.”

“En düşük maaş araştırma görevlisi kadrosunun”

Üniversitelerin karşılaştığı önemli güçlüklerden birinin nitelikli araştırma görevlisi temini olduğu vurgulanarak, araştırma görevlisi kadrosunun, lisans düzeyinde eğitim aldıktan sonra müracaat edilebilecek önemli bazı iş kolları arasında en düşük maaşa sahip olduğuna dikkat çekildi.

Raporda, “Özellikle başarılı lisans mezunlarının iş seçiminde maaş faktörünü dikkate alarak diğer alanları daha fazla tercih etmeleri nedeniyle araştırma görevlisi kadrolarına yapılan nitelikli başvurular azalmakta ve dolayısıyla sayıları 170 civarında olan üniversitelerde nitelikli araştırma görevlisi ihtiyacı her geçen gün artmaktadır” tespitine yer verildi.

Üniversitelerde en düşük maaşı öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin aldığı, üniversitelerin en önemli ayağını oluşturan akademisyenlerin maaşlarının genel memur maaşları karşısında çok düşük olduğu  belirtildi.

Üniversitelerin temel işlevi olan bilimsel aktivitelerini yerine getiren akademisyenlerin üniversite bünyesinde faaliyet gösteren diğer memurlara göre düşük maaşlarla istihdam edilmesinin, iş verimliliklerini ve motivasyonlarını da olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmesi yapıldı.

Diğer bazı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’deki akademisyenlerin ücretlerinin düşük olduğu belirtilerek, bir profesörün ABD’de 9 bin 729 TL, Avustralya’da 13 bin 499 TL, Kanada’da 13 bin 605 TL, Japonya’da 12 bin 195 TL ve Almanya’da ise 6 bin 475 TL maaş aldığı bildirildi.

Raporda, “eşit işe eşit maaş” uygulamasında gerçekleştirilen ek ödeme zamlarının akademisyen maaşlarına gerçekleştirilmediği açıklandı.

“Akademisyenler GSYİH’de rol oynuyor”

Çalışmada akademisyenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik önerilerde de bulunuldu. Öğretim üyelerinin maaş ve özlük haklarında GSYİH artış oranına paralel bir iyileştirme yapılması gerektiği belirtilerek, “GSYİH’nin bir ölçü birimi olarak alınmasının temel sebebi, akademik personelin bir hizmet üreticisi olarak GSYİH içerisinde bir paya sahip olması ve sağladığı hizmetlerle GSYİH artışlarında rolünün olmasıdır” ifadesi kullanıldı.

Öğretim elemanlarının gelir vergisine tabi maaş veya diğer kazançlarında, gelir vergisi oranının yüzde 15 olarak sabit tutulması gerektiği belirtilerek, şunlara yer verildi:

“Öğretim Üyesi Yerleştirme Programlı (ÖYP) araştırma görevlilerine tanınan yabancı dil öğrenimi için verilen destekler, kitap ve konferans destekleri gibi tüm haklardan diğer araştırma görevlileri de yararlandırılmalıdır. Öğretim elemanlarının araştırma yapmasını, lisansüstü öğrenci yetiştirmesini teşvik eden ve araştırma projelerinden ek gelir almalarını sağlayan Proje Teşvik İkramiyesi (PTI) ödemesi gibi uygulamalar Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) ve diğer proje bazlı çalışmalarda da uygulanmalıdır.”


Sosyal Medyada Paylaş Facebook Twitter Google+
Etiketler: , , , ,
Eklenme Tarihi: 23 Ağustos 2013

Facebook Yorumları

Konu hakkında yorumunuzu yazın


Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.